#Tarım #SürdürülebilirTarım #İklimeUyum #TarımsalYatırımlar #HassasTarım #YenilenebilirEnerji #İsveçTarım #GıdaGüvenliği #ÇevreselSürdürülebilirlik
SVT'de yayınlanan son “Gündem özel: Klimatutmaningen”, küresel iklim krizinin ortasında tarım sektörünün karşılaştığı zorluklar ve sorumluluklar hakkında kritik soruları gündeme getirdi. Program, emisyonların azaltılması ihtiyacını, sürdürülebilir uygulamaları ve AB kararları sonrasında ormancılığın rolünü tartışırken, çiftçilerin ve tarım araştırmacılarının temsilinin bariz bir şekilde eksik olduğu görüldü.
Ancak asıl sorun, tarım sektöründe geçişe yönelik farkındalık ya da isteklilik eksikliği değil. Arazide yaşamak, iklim değişikliğinin sonuçlarına dair keskin bir farkındalığı beraberinde getiriyor. Asıl zorluk kârlılıkta yatıyor.
LRF ve Lantmännen'in yakın tarihli bir raporuna göre, sürdürülebilir tarıma geçişin önümüzdeki 80-85 yıl içinde İsveç tarım sektörüne 15-20 milyar SEK yatırıma mal olacağı öngörülüyor. Bu, yüzde 20'lik bir faiz oranıyla yıllık 15 milyar SEK'lik bir maliyete ve buna ek olarak 10-11 milyar SEK'lik yıllık gidere karşılık geliyor. Bu rakamları, sektörün yıllık yaklaşık 80 milyar SEK'lik toplam cirosu ve yıllık 350 milyar SEK civarındaki gıda tüketiminin toplam değeri dikkate alındığında bir çözüm bulunması gerektiği açıktır.
Yeşil endüstri, herkese uyan tek bir çözümün kolayca çözemeyeceği karmaşık bir sorunla karşı karşıyadır. Küresel karbon döngüsüne derinden bağlı olan tarım, dikkatli bir değerlendirme gerektirir. Yeşil geçiş olasılıkları arasında biyogaz ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının üretiminin artması yer alıyor.
Tartışma açısından kritik olan, ülkenin gıda üretiminin ne kadar güçlü olmasını istediğimize bağlı olarak bu yatırımların boyutunu belirlemektir. Raporda, maliyet artışlarına karşı korunmak için gelirlerin yüzde 25 oranında artması gerektiği vurgulanıyor. Bu maliyetlerin yükünün tarım, iklim ve enerji politikalarında paylaşılması açık bir gerekliliktir.
Eyaletin Klimatklivet programı gibi programlarla kolaylaştırılan hassas tarım teknolojisi, elektrikli araçlar ve sulama rezervuarlarına yapılan yatırımlar, yalnızca çiftliğin sürdürülebilirliğine katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda ulusal gıda stratejileri ve savunma çabalarıyla da uyumlu.
Şu anda İsveç büyük ölçüde gıda ithalatına bağımlı ve kendi kendine yeterlilik oranı yüzde 50 civarında. Maliyetler, ticarette artan sorumluluk ve uzun vadede tüketiciler için potansiyel olarak yüksek gıda fiyatları yoluyla karşılanmalıdır. Uzun vadede devlete bağlı tazminat güvenilmez kabul ediliyor. Sonuçta en etkili iklim adaptasyonu istikrarlı ve karlı tarım işletmelerinin sağlanmasıdır.
İsveç tarımsal geçişin zorluklarıyla boğuşurken, kilit nokta ekonomik sürdürülebilirlik ile çevresel sürdürülebilirlik arasında uyumlu bir denge bulmakta yatmaktadır. Raporda ana hatlarıyla belirtilen önerilen yatırımlar ve stratejiler, iklim kaygılarını ele alırken ülkenin gıda üretimini güvence altına almak için bir yol haritası sağlıyor. İşbirlikçi çabalar, paylaşılan sorumluluklar ve akıllı yatırımlar, İsveç çiftçiliği için dayanıklı ve sürdürülebilir bir geleceğin yolunu açıyor.